orda mısın?

bazı şeyleri anlatmak isterdim sana.
mesela oturup bir rakı masasına güzelliğini tarif etmenin nasıl imkansız olduğunu anlatmak isterdim.
seni nasıl sevdiğimi falan geçelim, buraları geçtik, buraları geçelim.
seni nasıl sevdiğimi zaten biliyorsun ve bununla beraber bilmeni istediğim başka şeyler de var.
mesela; gülüşünün gece vakti bir adamı nasıl ateşler içinde uyandırdığını bilmeni isterdim..
bilmeni isterdim bir şiirin yazılması için gereken etkenlerin neler olduğunu..
güneş nasıl doğar, güneşin doğması için nasıl yalvarır bir çocuk, bilmeni isterdim.
bilmeni isterdim, hiçbir işin yokken sabahın dördünde kalkıp yollara düşmenin nasıl bir şey olduğunu..
bir insan bir insanı böyle yaralarken aynı zamanda da nasıl merhem olur o yaralara, bilmeni isterdim..
bir tren garında aynı günde kaç ayrılık yaşanır, kaç kavuşmaya şahit olunur, bilmeni isterdim.
birinin gözlerinin baktığı yerde olmak istemek, nasıl bir ruh hastalığıdır bilmeni isterdim.
bir ameliyathane nasıl kokar, bir hasta aylardır yattığı yataktan nasıl bir sevinçle kalkar ayağa, bilmeni isterdim.
bu şehrin bütün kaldırım taşlarına adının yazılması nasıl birşey, bilmiyorsun. bunu biliyor olmanı isterdim.
sevilmenin, sevmenin, fedakarlığın, vefanın, güvenin nasıl duygular olduğunu bilmiyorsun, bunları bilmeni isterdim.
sevgini haykırmak isterken, susup kağıtlara dökmek içini, bu nasıl bir mağlubiyettir, en çok da bunu bilmeni isterdim.
şuan çay demledim mesela, yalnız bir adam çayı nasıl bu kadar özenle demler, görmeni isterdim.
bir sokak köpeğine sarılıp uyumanın nasıl birşey olduğunu bilmeni isterdim.
damarlarında dolaşan sıvının kan değil de alkol olduğunu hissetmenin nasıl birşey olduğunu, ki bu tıpta çok mümkün birşey değil, bunu da bilmeni isterdim.
kanlı bıçaklı düşmanı olduğu şehire deplasmana giden taraftarların, o şehrin sokaklarında nasıl bir ruh haliyle yürüdüğünü bilmeni isterdim.
bir adam nasıl korkar karanlıktan, nasıl korktuğunu belli etmemeye çalışır kendine bile, nasıl bir ıslık tutturur gecenin karanlığında duymanı isterdim.
yokluğunun neye benzediğini bilmeni isterdim.
en çok da; bütün bunları bilmesini istediğim kişinin sen olduğunu, bilmeni isterdim.
yani diyorum ki, sana anlatacaklarım var, dinliyor musun beni?

serzeniş…

karanlık gecelerde sessizliği soluyalım beraber.. öyle çok çekelim ki içimize, kimseye yaşanacak bir yalnızlık kalmasın…

senin bu gözlerinde ne çok yıldız var, birazını gökyüzüne verelim. bir ateş yakalım gecenin ayazına, üşümesin artık sokak çocukları..

hiç olmazsa bir kere daha yan yana yürüyelim. ve sen kafka’nın milena için yazdığı bütün satırları üstüne alın, ben o kadarını yazamıyorum.

bigün pişman olduğunu duyacağım ve pişman olduğun oranda mutlu olacağım. üstelik yanımda olmak isteyişin de hiç sikimde olmayacak,dedi şaiir..

ya senin o güzel gözlerinin nemlenmesine sebep olan adamların ben anasını sikeyim. sen üzülme. derdini söyle, ben senin yerine de üzülürüm..

ek olarak; seni ayrı, senin için kalem tutan şayiri ayrı sikeyim. “seni çok seviyom aşkım” tarzında cümleler yeter sana.hatta o bile fazla.

bunları birden fazla kişi üzerine alınabilir. üzerine alınma ihtimali olan herkes için yazıyorum; hepinizin amına koyayım. hadi arv

adamım

gel be adam,

gel umudumun misafiri ol.

karanlık gecelerde yıldızları seyredip şarap içelim,

güneşli sabahlara uyanalım adını bilmediğimiz kıyılarda.

iki sırt çantası, iki tren bileti

hayatı anlamamız için yeterli.. bakışlarından bir tutam alıp cüzdanımda saklamak istiyorum be adam.

bunun mümkün olacağı yerlere gidelim lütfen.

insanların birbirine günaydın dediği yerlere gidelim.

başka türlü kurtaramayız dünyayı.
seninleyken dünyayı kurtarabilecek bir kudrete sahipmişim gibi geliyor.
bir gezegen nasıl kurtarılır ben bilmiyorum be adamım
ama bir gezegene sarılmak nedir, iyi bilirim..
iyi bilirim, ekmek almaya giden çocuğunu pencerede bekleyen annelerin telaşını.
bizim buralarda telaşlı insanları sevmezler üstelik..
torunlarıma bırakacak tek kuruşum yok leyla..
sana sunabileceğim maddi bir imkanım yok malesef.
ama biz
öyle yerlere gidelim ki seninle,
gökyüzünü seyretsin insanlar haziran aylarında..
bıraksınlar işi gücü,
akşamları eş dost toplanıp sohbet etsinler yıldızların gölgesinde..
herkes kabullensin birgün öleceğini.
çocuklarına gemi satın almak yerine
denizleri sevmeyi öğretsin mesela babalar..
çok şey değil be adamım,

dizlerine uzanıp ölümü beklemek istiyorum..

nerde olduğumuzun bir önemi yok.

saçlarının kokusu burnumda olduğu sürece, nasıl olduğumuzun bir önemi yok..

hep iyi olacağız demiyorum sana,

kötü de olacağız elbet.

düşeceğiz,

aç kalacağız belki

ama olsun be

aç kalmak da güzel şey,

tokluğun kıymetini bildirir insana..

mesela ben çocukluğumda huzurla yediğim domates ekmeği

hiçbir çilingir sofrasına değişmem..

ekmeklerin bayat,

umutların taze olduğu günler vardı be adamım;

gel,

o günlere gidelim seninle..

karnımızı doyuracak azığımız

başımızı sokacak bir çatımız olsa yeter.

gidelim..

benim değildir

Mutlu ol tabii, hakkındır. Hayatında yeni biri olsun, ona gül, onu düşün, başına bir iş geldiğinde ilk onu ara, sevincini hüznünü onunla paylaş, her anını dolu dolu yaşa. Kırgınlığın, kızgınlığın geçsin hayata karşı. Mutlu ol lan, dibine kadar. Eskisi gibi tad al yaşadığın hayattan, küçücük bir şeyi bile bütün gün düşünüp dert etme kendine. Hayallerinin peşinden koş, sen de benim gibi ıskalama onları, ne yapacağım şimdi ben çaresizliğine düşme. Neyin var neyin yok zamana bırak, her şey kendiliğinden düzelsin. Geçsin, gitsin, iyileşsin bütün yaralar. Geçmişini unutma demiyorum ama, hatırlama da.

Ben içimdeki umudu söndürdüm, hasreti dindirdim.
Çünkü biliyorum, kaybettiğim yarınlar ve kovulduğum kalp,
benim değildir..1546204_347889662044912_3778169246795493582_n

hep çirkin

Sana aşık olma fikri kafama pek yatmasa da, kalbime çoktan uzanmıştı.. Çünkü sen öyle güzeldin ki ben kendimi buna mecbur hissettim. Sen öyle güzeldin ki, bana güzel şeylerin benim içinde mümkün olabileceğini gösterdin, sen öyle güzeldin ki, sesinde bahar havası vardı, elinde yaz sıcağı.. Yani, şimdi, sen öyle güzelsin ki, o kadar güzel olunur.. Sırf bu yüzden seni benden başka hiç kimse sevsin istemedim. Yalnızca bana güzel ol sen, başkalarına hep çirkin..

seni seviyorum…

Save My Love For Loneliness HD wallpaper for Standard 4:3 5:4 Fullscreen UXGA XGA SVGA QSXGA SXGA ; Wide 16:10 5:3 Widescreen WHXGA WQXGA WUXGA WXGA WGA ; HD 16:9 High Definition WQHD QWXGA 1080p 900p 720p QHD nHD ; Other 3:2 DVGA HVGA HQVGA devices ( Apple PowerBook G4 iPhone 4 3G 3GS iPod Touch ) ; Mobile VGA WVGA iPhone iPad PSP Phone - VGA QVGA Smartphone ( PocketPC GPS iPod Zune BlackBerry HTC Samsung LG Nokia Eten Asus ) WVGA WQVGA Smartphone ( HTC Samsung Sony Ericsson LG Vertu MIO ) HVGA Smartphone ( Apple iPhone iPod BlackBerry HTC Samsung Nokia ) Sony PSP Zune HD Zen ; Tablet 2 Android 3 DVGA HVGA HQVGA devices ( Apple PowerBook G4 iPhone 4 3G 3GS iPod Touch ) ;

Bütün korkulardan ve yalnızlıklardan uzak bir yere oturup her şeyi konuşmalıyız seninle, hayatınla ilgili bilmediğim ne varsa bana anlatmalısın. En yakının olmak isterken, sana bu kadar yabancı kaldığım yeter. Senide daha önceki uzak kaldığım her şey gibi kaybetmek istemiyorum, sana da uzaktan bakmak zorunda kalmak istemiyorum, anlıyor musun? Yıllardır çok farklı acılardan geçtim, geçtim düşlerimden sana geldim. Acılarıma bir yenisini de sen ekle istemiyorum, anlıyor musun? Anlamanı umuyorum, diğer türlüsünü düşünmek bile güç. Daha önce çektiğin bütün acılardan uzak bir yere oturup konuşmalıyız seninle. Hakkımda bilmek istediğin her seyi sormalısın bana, sonra dinlemelisin beni. Söyleyecek pek bir şeyim yok, bir çift söz dışında. İşte, bunca zaman içimde sakladığım sana dair en büyük sırrım; seni seviyorum, seni seviyorum..

kimse görmüyor…

biri bitmeden bir diğeri başlıyor, dur da diyemiyorsun üstelik. ciğere dolan nefes, kana karışan bir madde gibi aniden oluyor bu. yetmiyormuş gibi hep yanlış yer ve yanlış zamana denk geliyor. -benim için doğru yer ve doğru zaman hiç olmayacak gibi- biraz olsun cesaretlenip son vermek istiyorsun bu kara yazgıya, vazgeçiyorsun. ne tür boktan bir şansa sahip olduğunun farkındasın çünkü. -en iyi araba yıkarken yağmura yakalananlar bilir bu durumu- olana bitene razı bir hayat sürmek istiyorsun, bu sefer vicdanın bırakmıyor peşini. kendine hesap vermek zorunda kalıyorsun. düşünceler geceleri bir karabasan gibi çöküyor üzerine, siktir edip uyuyamıyorsun. siktir edilen sensin çünkü. böyle anlarda kimse görmüyor seni, kimse görsünde istemiyorsun zaten. biri başlıyor, biri bitiyor, sen o arada bir yerde yanıyorsun, ama duman çıkmıyor. ölüyorsun, bir tek kayıtlara geçmiyor.. 

hepsi bu…

Seninle bir alakası yok tüm bu yaşananların. Her şey basit bir meraktan ibaretti benim için. Bilirsin, insanın başına ne gelirse meraktan gelir. Sigaraya, üflenen dumanla çember, yani yuvarlak yapma merakıyla başladım. (Biz hep çemberin dışındaydık, çünkü içeride sigara içilmiyordu. Burak Aksak, ne güzel adam.) Alkole de sarhoş olma merakıyla başlamıştım. Yaşamayı merak ediyorum bu aralar, ama ölüm de bir o kadar merak uyandırıyor. Hayal kırıklarından, heveslerimin kursağımda kalmasından yana bir sıkıntım yok çok şükür. En kötü ne olabilir diye düşündüğüm her şeyin hep daha kötüsü oldu. Olmuyorsa olmuyordur bazı şeyler. Zorlamanın, yok yere ömür yormanın bir anlamı yok. Çünkü mucizeler, güzel şeyler falan; hep başkaları için mümkün olacak. Ama seninle bir alakası yok bunların, kendini suçlama diye söylüyorum. Ayrılığa, aşka ve de yalnızlığa merakım vardı bir süre, hepsi bu.. 

bir daha..

Gündelik sıkıntıların peşinden sürüklenip gidiyordum. Bugün dünün, yarın da bir önceki günün aynısı gibi geliyordu hep. Gibi de değil hatta, aynısı oluyordu. Her ne kadar bir şeyleri değiştirmek istesem de bu mümkün değildi. Herkesin hayatında belli dönemlerde bir mucize, bir dönüm noktası olmuştur yukarılara doğru. Ben de işler hep daha aşağılara doğru ilerledi. Öyle ki soranlara olan biteni ne yazarak, ne de konuşarak anlatabiliyordum. Bu yorgunluğun, bu beter halin hiçbir dilde tarifi yoktu çünkü. Alışmıştım ama. Hatta yaşadıklarıma bir de iyi yönden bakmayı deniyordum. Büyümüştüm. Uzayan sakallarımın arasından görünmüyordu artık yüzüm. Değişmiştim. Bir daha hiçbir şey kolay kolay acıtamazdı canımı. Bir masalın mutlu sonla biteceğine inandırmışlardı beni, öyle olmadığını kitabın sonunda anladım. Tüm bunlara sebep olanı, ya da olanları çoktan unuttum. Ama yaşadıklarımdan öğrendiklerim hep aklımda kaldı. Senden sonra hayatıma girmek isteyenler oldu mesela, hiç oralı olmadım. Senden sonra bir bakışına kanarak hayatıma girsin istediğim oldu, “başlarsa biter” korkusuyla, birbirimize hiç öyle bakmadık bir daha..

tahammül..

Ben bir daha asla bir başkasına böyle yenilmem diyordum, asla bir daha bu kadar yanmaz canım diye düşünüyordum. Yanılmışım, her zamanki gibi.. Hayatıma giren herkes, sanki büyük bir hayal kırıklığı olarak kalmak için yapıyor bunu. Ben kötü biri değilim, yemin ederim. Yaşadıklarımı hakedecek tek bir kötülük yapmadım. Peki sebebi nedir bu içime düşen ateşin? Nasıl yanıyor canım bilseniz, sönmesi için oturup ağlayasım var geceden sabaha. Kimin hakkımda ne dediği umrumda bile değil. Çocuk gibi olduğumu düşünsünler, hatta hiç büyümediğimi. Onlara içimi açıp yaramı göstersem, ‘geçer’ derler. Hiç geçmesin istediğin yaraların güzelliğini kimseye anlatamazsın. Ben bir daha sevmem de kimseyi diyordum, büyük konuşmanın cezası ağır oldu, böylesini hiç beklemiyordum. Hangi ara sevdim seni, hangi ara da böylesine bağlandım sana ki senden öncesini unutur oldum. Sorular sorup duruyorum kendime, hayatında onca gereksiz insan yer edinmişken neden beni küçücük bir yere de olsa sığdıramıyordun? Kabul et, sen de korkuyorsun. Hayatının merkezi olmamdan, biraz daha yaklaştıktan sonra aşık olmaktan korkuyorsun. Çünkü daha önce hiç kimse olmadı benim gibi, hepsi basit bir oyalanmadan ibaretti senin için. Daha açık konuşayım, yalandı, yanlıştı. Gerçeklere tahammül edecek, onlarla yüzleşecek yüzün yok. Bu yüzden kaçar gibi gittin, bu yüzden başlamadan bitti her şey. Pişman olur, ya da olmazsın. Orası beni pek alakadar etmez artık, kırgınlığım daha nice geceler geçmeyecek. Ben her şeyimle sen de kalmaya hazırken, sen gitmeden bana seni güzel hatırlayacağım tek bir hatıra bile bırakmadı